Allame Meclisî: Rüyaların Tabiri İman, Takva ve Mizaca Göre Değişir
Allame Meclisî, rüyaların tabirinde iman, takva, mizaç ve ruh halinin etkili olduğunu vurguluyor. Safiye’nin rüyası ise tarihî bir örnek olarak aktarılıyor.

Allame Meclisî: “Rüyaların Tabiri İman, Takva ve Mizaca Göre Değişir”
BİLGE TABİRCİ / ANKARA
İnanç ve Takvanın Rolü
Büyük İslam alimi Allame Muhammed Bakır Meclisî, rüya tabirleri konusunda kaleme aldığı önsözde, rüyaların yorumlanmasında inanç ve takvanın belirleyici olduğuna dikkat çekiyor. Ona göre sadece inanan kadınların rüyaları tabir edilebilir ve takva sahibi olanların rüyaları daha güvenilir kabul edilir. Aynı şekilde cömert ve zengin kimselerin rüyaları, cimri kişilerin rüyalarına nazaran daha üstündür. Bu görüşünü Resul-i Ekrem’in “Cimri kimse cennete giremeyecektir” hadisiyle destekler.
Yoksulların ve Çocukların Rüyaları
Meclisî, sürekli fakirliğin üzüntüsü içinde olan yoksul kimselerin rüyalarının tabir edilmediğini belirtir. Çünkü bu rüyalar, ruh halinin etkisiyle karışıklık taşır. Çocukların rüyaları konusunda ise iki farklı görüşü aktarır: Günah işlemedikleri için rüyalarının gerçeğe yakın olduğunu söyleyenler vardır. Diğer bir görüşe göre ise, yaşları küçük olduğu için rüyalarının itibarı yoktur. Ergenlik çağına yaklaşan çocukların rüyaları ise anne-babaya yorulur ve kötü rüyaların hiçbir zararı olmadığı kabul edilir.
Safiye’nin Rüyası: Tarihî Bir Örnek
Önsözde dikkat çeken örneklerden biri de Safiye bint-i Huyey’in rüyasıdır. Rivayete göre Safiye, rüyasında ay ile güneşi yanı başına düşmüş halde görmüş ve bu rüyayı kocasına anlatmıştır. Kocası, rüyanın gerçekleşmesinden korkarak onu şiddetle azarlamıştır. Ancak kısa süre sonra Hayber Kalesi Müslümanlar tarafından fethedilmiş, Safiye Resul-i Ekrem’in huzuruna getirilmiş ve Peygamber Efendimiz onun rüyasının tabirinin gerçekleştiğini bizzat açıklamıştır.
Mizaç ve Bedensel Etkenler
Meclisî, rüyaların sadece inançla değil, aynı zamanda insanın mizacı ve bedensel yapısıyla da ilgili olduğunu belirtir. Kan oranı yüksek olan kimseler ilaç veya şurup görürse, bu tür rüyaların aşırı kandan kaynaklandığını ve tabir edilmediğini vurgular. Sarı benizli ve zayıf kimseler sarımsak veya soğan gibi yiyecekler tüketip ışık, kandil veya meşale görürlerse bu da sarılığın etkisidir ve tabirsizdir. Aynı şekilde balgamı fazla olanların deniz, kar veya yağmur görmeleri de fizyolojik etkilerden kaynaklandığı için yorumlanmaz.
Ruh Hali ve Rüyanın Geçerliliği
Sürekli üzüntü içinde olan âşık-maşuk ilişkileri yaşayan veya düşmanlık sebebiyle ruhsal dengesizlik yaşayan kimselerin rüyalarının da doğru olmadığı ifade edilir. Meclisî, bu tür kişilerin rüyalarının karışık ve tabirsiz olduğunu özellikle vurgular.
Sonuç: Rüyaların Değişken Niteliği
Allame Meclisî’nin önsözü, rüyaların tabirinde kişisel özelliklerin, inancın, mizacın ve ruh halinin ne denli etkili olduğunu gözler önüne seriyor. Ona göre rüyalar, sahibinin hem manevi hem de bedensel durumuyla iç içedir. Bu nedenle her rüya, kişiden kişiye farklılık gösterir ve tabir edilirken büyük bir titizlik gerekir.
Her rüya, sahibinin kalbi kadar eşsizdir; yorumu da öyle olmalıdır.
Gerçek anlamı keşfetmek için rüyanızı Bilge Tabirci’ye yorumlatın.