Lincoln’ün Suikasttan Önceki Kehanet Rüyası: Beyaz Saray’da Ölü Bir Başkan
Abraham Lincoln, suikastından günler önce Beyaz Saray’da “öldürülen bir başkan” gördüğü rüyayı yakınlarına anlattı. Olay sonrası popülerleşen bu anlatı, tarihçiler arasında tartışmalı olsa da Lincoln’ün rüyalara bakışını ve 1865 suikastının hafızadaki yerini aydınlatıyor.

Lincoln’ün Suikasttan Önceki ‘Kehanet’ Rüyası: Beyaz Saray’da Ölü Bir Başkan
BİLGE TABİRCİ / WASHINGTON, ABD
Beyaz Saray’ın Doğu Odasında Bir “Cenaze”
Abraham Lincoln, 1865’teki suikastından günler önce, eşi ve yakın çevresine rahatsız edici bir rüya anlattı: Beyaz Saray’ın koridorlarında hıçkırıkları andıran sesler duyar, Doğu Oda’ya girdiğinde askerler ve yas tutanlarla çevrili örtülü bir naaş görür. “Beyaz Saray’da kim öldü?” diye sorar; bir nöbetçi “Başkan, suikasta kurban gitti” yanıtını verir. Lincoln irkilerek uyanır ve bir daha uyuyamaz. Rüyayı aktaran, başkanın arkadaşı ve koruması Ward Hill Lamon’a göre, Lincoln o andan itibaren “garip bir huzursuzluk” hissetti—ancak rüyadaki ölenin kendisi değil “başka biri” olduğunda ısrar etti.
Suikast Gecesi ve Genişleyen Komplo
14 Nisan 1865 gecesi, Washington’daki Ford Tiyatrosu’nda oyun izleyen Lincoln, aktör John Wilkes Booth tarafından vurulup ertesi gün hayatını kaybetti. Aynı gece, Konfederasyon yanlısı komplocular Başkan Yardımcısı Andrew Johnson ve Dışişleri Bakanı William H. Seward’ı da hedef aldı; Seward ağır yaralandı, Johnson’a yönelik saldırı gerçekleşmedi. İç Savaş haftalar içinde Birlik’in zaferiyle kapandı; ancak Lincoln’ün rüyası, suikast anlatısının ayrılmaz bir parçası olarak hafızaya kazındı.
“Karanlık Sularda Hızla Yelken Açmak”
Lincoln’ün rüyalara ilgisi tek bir olayla sınırlı değildi. Kabine üyelerine, suikast sabahı yine bir rüyadan söz etti: “Karanlık ve bilinmeyen sularda çok hızlı yelken açtığını” görmüştü. Kendi ifadesine göre bu imgeyi, savaşın neredeyse her kritik dönemeçlerinden önce defalarca yaşamıştı. 1863’te eşine yazdığı bir mektupta ise 10 yaşındaki oğulları Tad’le ilgili “kötü bir rüya” gördüğünü, tabancasının kaldırılmasını istediğini belirtmişti. Lincoln için rüyalar, hem kişisel uyarı hem de siyasi eşiklerin psikolojik işaretleriydi.
Anlatının Güvenirliği: Tarihçilerin Şüphesi
Rüyanın en popüler versiyonunu kaleme alan Lamon, anılarını 1880’lerde—suikasttan yaklaşık yirmi yıl sonra—yayınladı. Tam da bu gecikme, kimi tarihçilerin şüphelerini besliyor. Pulitzer ödüllü tarihçi Don E. Fehrenbacher, anlatının doğruluğu konusunda temkinliydi; yine de birçok saygın biyografi Lamon’un versiyonunu “gerçekmiş gibi” aktardı. Doğaüstü iddiaları eleştirel inceleyen Joe Nickell ise Lincoln’ün daha önce de suikast girişimlerine maruz kaldığı ve ağır tehdit altında yaşadığı düşünüldüğünde, böylesi bir kâbusun “alışılmadık” sayılamayacağını hatırlattı.
Rüyaların Siyasetteki Yeri
Lincoln örneği, rüyaların 19’uncu yüzyıl siyaset kültüründe nasıl yankı bulduğunu gösteriyor. Hukuk, ordu ve istihbarat gibi somut kuvvetler tarihi şekillendirirken, liderlerin rüyaları çoğu zaman kişisel moral, kader algısı ve kamuoyu anlatısının bir parçası oldu. Lincoln’ün “Doğu Oda” kâbusu da bu çerçevede, bir yandan ölüm tehdidinin yoğun psikolojisini yansıtırken, diğer yandan Amerika’nın en sarsıcı siyasi cinayetlerinden birine dair kolektif belleği sürdüren simgesel bir hikâyeye dönüştü.