Adler ve Rüya: Kehanet Değil, Yaşam Biçimini Güçlendiren Zihinsel Strateji

Adler’in rüya kuramının özeti: kehanetten uzak, yaşam tarzını güçlendiren duygusal strateji; üç mekanizma (seçim, mecaz/sembol, basitleştirme), Freud’dan ayrışma ve klinik/pratik çıkarımlar.

Adler ve Rüya: Kehanet Değil, Yaşam Biçimini Güçlendiren Zihinsel Strateji

Adler ve Rüya: Kehanet Değil, Yaşam Biçimini Güçlendiren Zihinsel Strateji

BİLGE TABİRCİ / İSTANBUL

Rüyalar Evensel Bir Etkinlik, Amaç Duygusal Yönelim

Alfred Adler’e göre rüya, insan aklının evrensel bir etkinliğidir; doğuştan gelen güçlerle ortaya çıkan doğal bir zihinsel üründür. Rüyaları “kâhinlik” olarak değil, çoğu kez durumu belirsizleştiren ve kişinin sorunlarına duygusal zemin hazırlayan bir süreç olarak ele alır. Adler’in bakışında rüya, uyku sırasında “geleceği bildirme” iddiasıyla değil, rüya sahibinin mevcut yaşam tarzını (life-style) destekleyen duygulanımları üretme amacıyla çalışır. Bu yönüyle rüyalar, sağduyudan kaçış gibi görünse de, bireyin kendini koruyan psikolojik düzeneklerinin parçasıdır.

Freud’dan Ayrışma: Geçmişin Doyumu Değil, Geleceğe Yönelim

Adler, rüyayı “bastırılmış çocukluk arzularının doyumu” olarak gören Freudcu çerçeveden belirgin biçimde ayrılır. Ona göre rüyalar, geriye değil ileriye bakar; bireyin önündeki güçlükleri duygusal olarak “nasıl karşılayacağına” dair bir prova işlevi görür. Bu yüzden rüya açık bir “mesaj” vermekten çok, rüya sahibinin davranışlarını belirleyecek duygu hâllerini üretir. Kimi rüyaların uyandırdığı huzursuzluk ya da cesaret duygusu, ertesi günkü tutumları şekillendiren asıl etkendir.

Üç Mekanizma: Seçim, Mecaz/Sembol ve Basitleştirme

Adler rüya içeriğini üç temel mekanizmayla açıklar. (1) Seçim: Kişi, düşünceler arasından bireyselliğinin yönlendirdiği imgeleri seçer; bu seçicilik, sorunu “kendi lehine” çerçevelemeyi amaçlar. (2) Mecaz ve semboller: Rüyalar, dolambaçlı anlatımla duyguları kışkırtır; semboller bu sayede sağduyudan kaçarak rüya sahibini belirli bir duygusal eyleme iter. (3) Basitleştirme: Karmaşık mesele, rüyada daraltılarak zararsız bir “artığa” indirgenir; böylece kişi, sorunla yüzleşmek yerine duygusal rahatlama yaşar. Bu üçlü, rüyanın “kendini aldatma” potansiyelini de görünür kılar.

Yaşam Biçimiyle Tutarlılık: Gündüz Ne İse Gece de Odur

Adleryen kuramda rüya ile gerçek yaşam arasında kopuş yoktur. Üstünlük gayesi taşıyan bir kişi, uykuda da aynı temalarla meşguldür; kısacası rüyalar, bireyin yaşam tarzıyla tutarlıdır. Bazı kişilerin rüyayı nadiren hatırlaması, Adler’e göre “kendini aldatmaya” daha az alan tanıyan, sorunlarla eylem ve mantık yoluyla yüzleşen bir eğilime işaret eder. Buna karşılık sık rüya görmek ve yoğun duygularla uyanmak, sağduyusal çözümün yerini duygusal senaryoların aldığı bir örüntüyü gösterebilir.

Sembol Okumaları: Uyarıcı İpuçları, Kesin Hüküm Değil

Adler, bazı yaygın rüya motiflerini pratik ipuçları olarak yorumlar: düşme değersizlik korkusunu, uçma hırs ve yükselme arzusunu, tren kaçan fırsatlara ilişkin kaygıyı, kötü giyinme kusurların ifşasına dair korkuyu ima edebilir. Ancak bu semboller bir “sözlük”ten ziyade eğilim işaretidir; bağlamı ve bireysel öyküyü hesaba katmadan kesin hüküm verilemez. Asıl ölçüt, rüyanın uyandırdığı duygu ve bu duygunun ertesi gün davranışa nasıl dönüştüğüdür.

Klinik Yansımalar: Kayıt, Karşılaştırma ve Sağduyuyu Geri Çağırma

Adler, psikanalitik çalışma sırasında rüyaları çocukluk anılarıyla birlikte ele alır; fakat rüyayı tek başına açıklayıcı görmez. Uygulamada en etkili adımlar şunlardır: rüyaların yazılı kaydı, tekrar eden temaların karşılaştırılması ve rüyanın ürettiği duygunun sağduyuyla sınanması. Amaç, rüyanın önerdiği duygusal kısa yolları fark ederek, sorunla yüzleşmede gerçekçi ve eyleme dönük stratejileri seçebilmektir.


www.bilgetabirci.com